20 Kasım 2009 Cuma

NEW MOON - YENİ AY VİZYONA GİRİYOR


Twilight Saga ... tam da geçen sene bu tarihte keşfedip filmini defalarca seyredip liseli kızlar gibi twilight sayıkladım itiraf ediyorum:) neyinden etkilendin bu kadar derseniz birçok cevabım var aslında...mesela filmdeki imkansız aşk cezbetti önce...çok masum bir aşk vardı sahnede ama bir o kadar da tehlikeli..bu çelişkiler içine çekti birden...sonra fantastik bir kurgu olması beni kalbimden vurdu çünkü hayal gücünü zorlayan filmler,kitaplar hep önceliğim olmuştur...


Yani itiraf ediyorum edward hayranı olamadım bir türlü Jacob da çok çekmedi diğer fanlar gibi benim sevmemin daha kendimce sebepleri oldu ama diğer yandan yine itiraf ediyorum bu bensel sebepler bana serinin diğer kitaplarını aldırmaya yetti:))

Üstelik gezmediğim kitapevi kalmadı bulmak için sonunda birkaç ayrı yerde bekleme listelerine alındım ve 2 hafta sonra kitaplarım elime geldiğinde çocuklar gibi sevindim:))

Twilight - New Moon - Eclipse - Breaking Dawn



Filmi seyretmiş olmama rağmen okumaya twilight ile başladım ki iyi ki öyle yapmışım bir çok detay filmde yoktu bir çok sahne film ile farklıydı bir çırpıda okuyup bitirdim tek nefeste...sonra diğeri sonra diğeri ve sonra sonuncusu derken 3 haftada bitince kocaman bir boşluk oldu birden:))

Nasıl olacak koca bir sene nasıl geçer diye hayıflanırken işte bugün New Moon geldi bile...zamanın ne kadar çabuk geçtiğine mi yanarsın yoksa göz açıp kapayana kadar beklediğin film geldi diye sevinir misin tuhaf bir ruh hali işte...

Çocuklar gibi bekledim:) nasılsa okudum hepsini biliyorum ne olacak ama önemli olan NASIL yansıtılacak ekrana???
Öyle bölümler, öyle durumlar var ki kitaplarda bakalım bunu nasıl senaryolaştırmışlar ve ne kadar yansımış meraktayım....
Hani hep okuduğunuz kitabın filmi hayal kırıklığı yaratır ya bakalım New Moon etkisi bende ne olacak??

Filmi gördükten sonra izlenimlerimi paylaşırım biraz hayal kırıklığı olsun istemediğim için çekimserim ama mutlaka izleyeceğim tabiki:)
burdan fragmanını seyredebilirsiniz...

16 Kasım 2009 Pazartesi

YILIN GENÇ MODA GİRİŞİMCİSİ YARIŞMASI



İSTANBUL MODA AKADEMİSİ VE BRITISH COUNCIL işbirliği ile
2010 yılında İngiltere'de 3.'sü düzenlenecek olan yarışmaya ülkemizden de konusunda başarılı kendisine güvenen ve gelecek planları olan genç moda tasarımcılarına yepyeni bir ufuk açılmış...

Ben okurken çok heyecanlandım doğrusu içeriğine burdan ulaşabileceğiniz bu yarışma 25-35 yaş aralığına hitap ediyor ve son başvuru tarihi 25 KASIM 2009...9 finalist Şubat 2009'da 2 haftalık bir seminer programına katılmak için İngiltere yoluna çıkacaklar...orada sektörün ileri gelenleri ile tanışma fırsatları olacak, bir de London Fashion Week'e katılma durumu var ki hiç sormayın..

Yani aslında kazanamasalar bile elde ettikleri tecrübe yanlarına kar kalacak...ben başvuru formunu inceledim oldukça profesyonel hazırlanmış üstelik okurken kendimi Miss Universe güzellik yarışmasına hazırlanıyormuş gibi hissettim..ne alaka mı?? hem profesyonel diyorsun hem de güzellik yarışmasına mı benzetiyorsun çelişkisine hemen cevabım hazır...kişisel bilgiler,iletişim bilgileri vs..vs..derken bir referans bilgisi isteniyor üstelik de aile, dost, tanıdık olmayacak iş hayatınızdan sizi tanıyan biri olacak sonra tam form bitti derken 6-7 soruluk bir yazılı sınav geliyor karşınıza net olarak anımsamıyorum şimdi ama kazanırsanız ne yapacaksınız hayalleriniz kariyer planınız nedir içerikli sorulardı bunlar..hani klişeleşmiş bir görüntü vardır ya son kalan finaliste sorarlar kaznırsanız ne yapacaksınız??? diye dünyayı kurtarıcamm..açlık bitsin istiyorumm..savaşlar olmasınnn...gibi salak saçma cevaplar verir kızlar işte o soruları anımsadım okurken:)) haberiniz olsun kendinizi hazırlayıp başlayın formu doldurmaya diye uyarmak istedim:))

hadi bolllllll şans arkadaşlar...bu fırsat kaçmaz;)

14 Kasım 2009 Cumartesi

EL YAPIMI LEOPAR PORTFÖY


Leopar desenli kürk kumaştan portföy çanta yapınca sizinle paylaşmak istedim..yoğun çalışma saatlerim nedeniyle yaptığım herşeyin fotoğrafını çekip yayınlamak mümkün olamıyor malesef...
kullandığım malzemeler 40*40 cm kumaş aynı ölçüde saten astar 30cm fermuar sert durması için kumaş ile astar arasına mukavva ve bir de zincirli halka...


FLORMAR HEDİYELERİM GELDİİİİİ:)



Blog yazarı arkadaşlarımdan ne çok şey öğreniyorum hepsine teşekkür ederim:)
Flormar'ın blog yazarlarına özel yaptığı uygulamayı da  laçinden öğrendim doğrusu, bu yazısında gayet net anlatmış ve de link vererek yönlendirmiş kampanyaya saolsun:)
okuduktan sonra yeni bir blog yazarı olmama rağmen şansımı denemek için ben de hemen formu doldurdum,açıkçası çok da beklemiyordum ama ertesi gün maillerime bir baktım hemen cevap gelmiş nasıl sevindim anlatamam:)
Aslında çoğumuz hayatında bir kere mutlaka br şekilde flormar ürünlerinden kullanmıştır, ben sık sık kullanıyorum ama internet sitesinden hiç alışveriş yapmamıştım..hepimiz manikür yaptırırken 319 klasiğinden başkasına göz ucuyla bile bakmayız mesela gerçi ben bazen aldatıp 310 ve 120 de kullanırım o ayrı:))
şimdi prosedur şöyle işliyor arkadaşlar, zaten arama motorunuza flormar yazdığınızda site karşınıza çıkıyor ama burdan kolayca ulaşabilirsiniz tabiki...hemen formu dolduruyor ve beklemeye başlıyorsunuz inanın çok uzun sürmüyor bu bekleyiş..sonra mail gelince bu kez de kargo da oluyor kulağınız ama ben şanslı olanlardanım hemen 1 hafta içinde elime ulaştı ürünlerim:)

resimlerde görüyorsunuz hediyelerimi ; 1 adet Great Lash Power Maskara,
                                                1 adet Supershine Lip Gloss
                                       1 adet Supershine Ruj
                                       1 adet Supershine Oje

Sanki ne kullandığmı bilip de göndermişler gibi her biri genelde tercih ettiğim renklerde geldi çok şanslıyım çoookk:))
bir tek ojede sedefli kullanmam ama o kadarına da artık birşey denmez 4/3 tutmuş daha ne olsun:))











12 Kasım 2009 Perşembe

I LOVE NUCLEAR!!!!!!


Bu yazıyı ilk yelizin dünyasında okudum ve ben de paylaşmalıyım hissine kapıldığım sosyal sorumluluk hissiyle yazıyorum...belki bir işe yaramayacak onlar yine bildiklerini, işlerine geleni yapacaklar..ülkeleri,insanlarını,hayvanlarını, bitki örtüsünü hiçbirşeyi umursamadan sadece genel geçer menfaatler uğrunda altına imza atacaklar..bu çağrı uzaktan göle maya çalmak gibi görünse de birçoğumuza..ne faydası var ki zihniyetini bir anlık bir kenara bırakıp +1 kişinin bile yeri geldiğinde ne çok anlam taşıyabileceği inancıyla katılmalısınız bence...

buradan ulaşabileceğiniz I LOVE NUCLEAR adlı kampanyada yapılan açıklamayı bir de siz okuyun isterim..hiç bir fikriniz yoksa bile duyarlı bir insan olarak eminim ilginizi cezbedecektir...

9 Kasım 2009 Pazartesi

BİR CHANEL TAKIMIN EVRELERİ



Bir CHANEL takım binbir marifetle nasıl ortaya çıkarılıyormuş, ne kadar yoğun bir el emeği var tek bir kıyafette, ne kadar seri çalışıyor o eller görünce şaşakaldım, hayran oldum, bayıldım...

rukiye üzerinde şipşak bir ceket kalıbı alınıverdi bir tek elindeki çizime şöyle bir göz atarak hayran olmamak elde değil doğrusu...

ya o elbisenin üzerindeki işleme nasıl bir teknik nasıl bir pratiklik aman ya rabbim öğrenecek ne çok şeyimiz var bir kez daha anladım...

çoookkk çalışmam lazım çoookkkk:))

AMELIE VE BEN




Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain


Ne zaman karşıma çıksa bir şekilde içine alır bu film beni..neden bilmiyorum ama etkilenirim işte..geçen günlerden birinde yıllaaar önceki erkek arkadaşımla karşılaştık, yok yok öyle yüzyüze falan değil yanıltmış olmıyım sizi msnde aynı anda online olmuşuz uzun zamandır ilk kez,aslında arada selamlaşır hal hatır sorardık o kadar ama o gece konu konuyu açtı eski günlere kadar dayandı sohbet, eski ama güzel günlere, hala güzel diyebilmek bir marifet mi bilmiyorum ama sanırım hala konuşabiliyor olmak bir marifet olsa gerek, zaten kavga gürültü ayrılmamıştık ki biz, çocukluk işte neden başladığı nasıl olduğu ve sonra da neden bittiği çok da sorgulanmayan zamanlardan bir yaşanmışlıktı, zaten öyle olduğu için hala gönül rahatlığıyla sohbet edebiliyoruz sanırım, neyse asıl söylemek istediğim bu değildi aslında sohbet ederken bana Amelie'ye beni çok benzettiğini ve filmi her seyrettiğinde beni hatırladığını anlattı uzun uzun...hoşuma gitti itiraf ediyorum...hala düşünülüyor olmak keyfimi yerine getirdi ne yalan söyliyim...aslında film ile ilgili hiçbir ortak anımız yok hatta Amelie'ye kesin olarak benzediğimi de sanmıyorum ama yine de tuhaf hissettim seni ona çok benzetiyorum deyince ne tuhaf ki aynı filmi farklı sebeplerle de olsa yakın hissetmişiz işte...

7 Kasım 2009 Cumartesi

LAUNDROMAT - MAĞAZA İÇİNDE MAĞAZA


Bugün TV8 de Zeynep Tunuslu'nun a'la mode programının son dakikalarını yakalayabildim ve bir konsept mağaza tanıtıyordu  hemen internetten küçük bir araştırmaya giriştim...aslına çok da tatmin edici bilgi bulamadım hemen hemen bütün sayfalarda aynı basın bülteni niteliğinde yazılar var aşağıdaki yazıyı da sizler için Akşam Gazetesi yazarlarından Selin Özavcı yazmış saolsun :)
 Aslında Laundromat ulaşımı çok kolay bir yerde hemen herkes gidip görebilir içindeki tasarımcılardan birkaç örnek tasarım görebildim ben gerisini de çok merak ediyorum açıkçası ilk fırsatta yolumu oraya düşüreceğim gibi görünüyor:)
Kullanılan mantığa da bayıldım birkaç tasarımcı bir araya gelerek hem maliyetleri azaltabiliyor hem de birini bilen diğerini de öğrenmiş olur yöntemiyle daha fazla kişiye ulaşabilir hem de aynı mekanda hem giyim hem aksesuar alabileceğinizi bildiğiniz için alışverişte ilk durak Laundromat olur...
mesela ben bir pratik kesim ceket beğendim,bir tuniğe gözüm takıldı bir de çok değişik tasarlanmış bir portföy gördüm...dedim ya ben sonuna denk geldim çok çok göremedim ama gidip yerinde incelemek ilk hedefim çok yaratıcılar çünkü:))
tavsiye ederim arkadaşlar..ama önce aşağıdaki yazıyı okuyun zamanınız varsa benden daha bilinçli bir yazar yazmış en azından gitmiş görmüş beğenmiş:))



İki genç tasarımcı Yasemin Özeri ve Öykü Thurston'ın Galata Kuledibi'nde açtığı Laundromat, 'mağaza içinde mağaza' konseptiyle, tasarım meraklıları için farklı bir deneyim sunuyor.

Yasemin Özeri ve Öykü Thurston, geçen yaz sonunda düzenlenen Galatamoda ile isimlerini geniş bir kitleye duyuran ve tasarım dünyasının ilgisini çeken isimlerdendi.



İkili şimdi bir araya gelip, Galata Kuledibi'nde Laundromat isimli bir tasarım butiği açtı. Laundromat'ın hikayesinden önce bu iki genç tasarımcınınkine bir göz atalım... Öykü Thurston, üniversitede mimarlık okuduktan sonra, eğitimine yurtdışında devam etmiş. İstanbul'a döndüğünde, yani 2006 yılında Çukurcuma'da Artischocke isimli tasarım butiğini açıp doğal malzemelerden elde ettiği keçe tasarımlarını sergilemiş. Moda Tasarımcıları Derneği'ne üye olduktan sonra Galatamoda'ya katılıp Yasemin Özeri ile de orada tanışmış.



Yasemin Özeri de mimarlık mezunu ve yurtdışında moda tasarımı yüksek lisansı yapmış. İstanbul'a dönüp çalışmaya başladıktan sonra da ilk koleksiyonunu Galatamoda için hazırlamış. Orada gördüğü ilgiden memnun kalmış ve aynı etkinlikte yollarının kesiştiği Öykü Thurston'la birlikte Laundromat projesine girişmişler.



İKİ MİMAR BİR TASARIM ATÖLYESİNDE

İkisinin de mimarlık eğitimi alması nedeniyle aynı disiplinden gelmeleri; paralel şeylerden bahsettiklerini anlamalarına sebep olmuş. 'Şöyle bir yer olsa da ürünlerimizi versek' dedikleri türden bir yer açmak istemişler. Sonuç olarak da Laundromat'ı; merkezi konumu nedeniyle 'insanların ayağına takılıyorsunuz' dedikleri Kuledibi'nde açmışlar.

Özeri ve Thurston ikilisi, kendi markasını yeni yaratmakta olan hemen her tasarımcının en büyük derdini kendileri de yaşadığı için, Laundromat'ta kendi tasarımlarının yanı sıra farklı isimlerin işlerine de yer veriyor. Öykü Thurston bu durumu: 'Tasarımlarınızı bir mağazaya verdiğinizde, diğer ürünler arasında kaybolmak ya da konsept veya ruhuyla uyuşamamak gibi bir sorun var' diyerek özetliyor. Dolayısıyla Laundromat'ta girişte ikilinin tasarımları sergilenirken, diğer 4 odada da 'Shop in Shop' konsepti uygulanıyor. 'Mağaza içinde mağaza' olarak tanımlanabilecek bu konsept sayesinde, farklı tasarımcılar da kendi işlerini burada sergileme şansı buluyor.

Ürünlerini üç ve altı aylık süreçlerde Laundromat'ta sergilemek isteyen konuk tasarımcılar ürünleri Özeri ve Thurston'a getirip konseptlerini anlatıyor, fiyatlarını koyuyor; ürünlerin nasıl sergileneceği ve satışınıysa Laundromat'a bırakıyor. Laundromat da onlara satış detayları hakkında sürekli bilgi veriyor. Bundaki amaç da; tasarımlarını sergileme fırsatı bulamayanlar için satış konusunda tecrübe kazanabilecekleri bir ortam sağlamak. Zira ikisi de bir marka yaratırken başlangıçta olabilecek tüm sıkıntıları bizzat yaşadığı için biliyor!

Şu anda Laundromat'ın odalarında neler var derseniz; Elif Ergin gece kıyafetleri; Nahide Büyükkaymakçı deri ceket, çanta ve kemerleri; Hotiç'in çanta ve aksesuar tasarımcısı Güneş Derecioğlu deri ve ahşabı bir araya getirdiği tasarımları; Fabrika markasının baş tasarımcısı Kudret Saka erkek koleksiyonunu ve çantaları; Devran Mursaloğlu ise kağıt işleriyle yer alıyor.

Bu isimler aslında çeşitli markalar için tasarım yapıyor ya da kendi atölyelerinde çalışıyor ama Laundromat'ta yaptıklarını özgürce sergileme fırsatı buldukları için işin rengi farklı oluyor!



ZITLIKLARIN UYUMU!

Yasemin Özeri 'Bizim tasarım anlayışımız yakın. O yüzden avantajlıyız çünkü bu uyumdan beslendik. Laundromat'ta zıtlık ve uyumla beslendik' diyor.

Kendi işlerini de anlatan Özeri'nin penye ve triko tasarımlarında işlevsellik ön planda. Süsten arındığını söylediği belirli bir form anlayışı var. Öykü Thurston da formlarla oynamayı seviyor 'Aldığım eğitimde eğer bir şeyi, bir yere koyuyorsam bunun bir amacı olması gerektiği öğretildi. Bir tasarım için, 'bunu böyle yaptım çünkü canım öyle istedi' diyemem. Göze hitap eden bir simetrisi olmalı ki asimetrik işler için bile bu geçerli' diyerek, aldıkları eğitimin tasarımlarına olan yansımalarını anlatıyor. Laundromat'ın içinde farklı tasarımcıların işleri yer alsa da doğal bir akıcılığı tutturmak istiyorlar. Tasarımcılara ayrılan odaların ne pazaryeri gibi kalabalık ne de bir sanat galerisi gibi mesafeli olmasını istemişler. Dolayısıyla mart ayında farklı tasarımcılara açılacak odaların 'ayrılığın içinde uyum' sağlayan işleri barındırmasını tercih ediyorlar.

Özetle; İngilizce'de binaların altında yer alan 'çamaşırhane-kıyafethane' kelimesini karşılayan Laundromat, kelime anlamında olduğu gibi sürekli sirkülasyon halinde ve tasarım kokusunu alıp alışveriş yapmak için harika bir adres...


SELİN ÖZAVCI
kaynak...AKŞAM gazetesi

6 Kasım 2009 Cuma

ALTINA İMZAMI ATARIM KAMPANYASI

Atamızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da yine anlamlı bir kampanyaya imza atıyoruz.

Atamızın veciz sözlerinden "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünün altına imzamızı atıyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak, kardeşlik duygularını pekiştirmek adına bu anlamlı günde 10 Kasım'da Atatürk'ün huzurunda Anıtkabir'de sunulmak üzere bir imza kampanyası düzenliyoruz.


Kampanyamıza katılmak ve destek olmak için yapabilecekleriniz iki adımda gerçekleşiyor. Birincisi: Açtığımız Postun altına Yorum bölümüne 1 satırı geçmeyen yorumunuzla birlikte Adınızı yazıp gönderiyorsunuz. İkinci olarak ise kampanyamızı duyurmak. İsterseniz duyuru logomuzu sitemizin linki ile birlikte kendi sitenize ekliyorsunuz. E-postalarla dostlarınıza kampanyayı dıyurabilirsiniz.

10 Kasım'a sayılı günler kaldı. Ne kadar hızlı ve çabuk bu iletiyi yayarsak o kadar çok kişiye ulaşmış oluruz. Haydi, hep birlikte ve yüksek sesle söyleyelim:

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."



Saygılarımızla...



Birmilyonkalem.com Yönetimi Adına

A. Şebnem SOYSAL & Erkan BAL



Not: Mesajlarınız çıktısı alındıktan sonra özel bir dosya halinde Genel Yayın yönetmenimiz ve yazarlarımızdan oluşan bir heyet tarafından Anıtkabir'de Ata'nın huzuruna iletilecektir.


Bu sayfayı ilk önce özgesiz olmaz adlı izlediğim blogdan okudum kendisine minnettarım çünkü hiç haberim olmamış daha önce ve izin isteyerek daha fazla yayılmasını sağlamak için ben de yayınlamaya karar verdim gerçi henüz izin gelmedi ama sanırım bir sorun olmas:) +1 kişi bile bu kampanya için ne kadar değerli hepimiz biliyoruz hadi o zaman resmin üzerindeki linkten ya da burdan sayfaya ulaşıp siz de Atamıza söylemek istediğinizi çok da uzatmadan sadece 1 cümle ile söyleyin...fazla uzatmayın diyorum çünkü biliyorum ki siz de en az benim kadar dolusunuz bu konuda keşkeler ile başlayan, noktası çok uzaklarda, virgüllere boğulmuş cümleleriniz var ama bir özet yapıp en içten fikrinizi paylaşın derim...ben bu yazıyı yazmadan hemen önce koştum yazdım geldim:)
hadi ne bekliyorsunuz..koşun koşun..azıcık zamanı kaldı..hadi burdan:))

2 Kasım 2009 Pazartesi

KİTAPLAR AŞKINA


28. İSTANBUL KİTAP FUARI her zaman olduğu gibi adıyla bütünleşen TÜYAP fuar alanında bizleri bekliyor. 31 Ekim cumartesi kapılarını açan fuar 8 Kasım pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek.

Yurt içi ve yurt dışından 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen 28. İstanbul Kitap Fuarı’nda uluslararası etkinliklerin yanı sıra söyleşi, panel, şiir dinletisi, atölye ve çocuk aktiviteleriyle birlikte 297 etkinlik düzenleniyor.


Kitaplar kendimi bildim bileli hep ayrı bir zevk olmuştur benim için..bir kitabevi ya da sahhaf dükkanına girdiğimde nedendir bilemediğim bir mutluluk yaşarım üstelik de başka hiçbir şeyde olmadığı kadar da açgözlüyümdür:) bir kitabı ilk elime aldığımda rastgele sayfalarını açar içeriğine bile bakmadan kokusunu içime çekerim acaba bende bir sorun mu var dediğim çok olmuştur ama napıyım kitap kokusuna baylırım:)
şimdiki hedefim ise bir an önce programımı düzenleyip kitap fuarının yolunu tutmak...ya peki neden bu fuar alanları bu kadar uzak..diyorum ki anadolu yakasına da bir fuar alanı kurulsa bir haftası avrupa yakasında bir haftası anadolu yakasında düzenlense bütün fuarların ne super olurdu böylece benim kadar yoğun çalışan herkesin fuar tarihini kaçırma endişesi kalmamış olurdu:)) evet evet bu fikrimi sevdim:))
Özetle arkadaşlar Kitap Fuarı kaçmaz diyorum ben siz ne dersiniz bilemem ama ben sanırım önümüzdeki haftasonumu kitapların arasında geçireceğim gibi burdan öyle görünüyor:))

Bu arada az daha unutuyordum fuar ile ilgili detaylı bilgi edinmek isterseniz burdan ulaşabilirsiniz...bir de daha önce Tüyap fuar alanına gitmemiş olanlar burdan ulaşım bilgilerine ulaşabilirsiniz...şimdiden keyifli okumalar:)


30 Ekim 2009 Cuma

ÇORAPLAR BAŞ DÖNDÜRÜYOR:)
















Oldum olası giyim kuşam aksesuar ayakkabı çanta konusunda hemen her yenilik ilgimi çektiyse de bir türlü alışamadığım tek şey TEN RENGİ ÇORAP  olmuştur:))
Sevemedim bir türlü ne yapıyım nedendir bilmiyorum bana hep çok itici gelmiştir:)) şimdi o çok bilinen ten rengi çorap üreticilerine haksızlık etmek istemem ama cidden saçma bulurum varmış da yokmuş görüntüsünü:)) dolayısıyla benim çoraplarım hep çok çok renkli olmuştur:)) desenlisinden çizgilisine çekmeler dolusu çorap her sabah kalkıp giymek bile ayrı bir neşe kaynağı:)) işte bu nedenle bu kadar eğlenceli çorapların moda olması nasıl mutlu ediyor beni bilemezsiniz:))
Bir de sanırım şu açık ayakkabı içindeki çorapları sevemeyeceğim gibi görünüyor ama ben şimdilik temkinliyim denemedim hiç o yüzden büyük konuşmamam gerekiyor:)) eğer denersem bir fikrim olur yine de sanki denemezmişim gibi bir his olduğunu gizleyemem:))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Bunları da Paylaşmışız