7 Kasım 2009 Cumartesi

LAUNDROMAT - MAĞAZA İÇİNDE MAĞAZA


Bugün TV8 de Zeynep Tunuslu'nun a'la mode programının son dakikalarını yakalayabildim ve bir konsept mağaza tanıtıyordu  hemen internetten küçük bir araştırmaya giriştim...aslına çok da tatmin edici bilgi bulamadım hemen hemen bütün sayfalarda aynı basın bülteni niteliğinde yazılar var aşağıdaki yazıyı da sizler için Akşam Gazetesi yazarlarından Selin Özavcı yazmış saolsun :)
 Aslında Laundromat ulaşımı çok kolay bir yerde hemen herkes gidip görebilir içindeki tasarımcılardan birkaç örnek tasarım görebildim ben gerisini de çok merak ediyorum açıkçası ilk fırsatta yolumu oraya düşüreceğim gibi görünüyor:)
Kullanılan mantığa da bayıldım birkaç tasarımcı bir araya gelerek hem maliyetleri azaltabiliyor hem de birini bilen diğerini de öğrenmiş olur yöntemiyle daha fazla kişiye ulaşabilir hem de aynı mekanda hem giyim hem aksesuar alabileceğinizi bildiğiniz için alışverişte ilk durak Laundromat olur...
mesela ben bir pratik kesim ceket beğendim,bir tuniğe gözüm takıldı bir de çok değişik tasarlanmış bir portföy gördüm...dedim ya ben sonuna denk geldim çok çok göremedim ama gidip yerinde incelemek ilk hedefim çok yaratıcılar çünkü:))
tavsiye ederim arkadaşlar..ama önce aşağıdaki yazıyı okuyun zamanınız varsa benden daha bilinçli bir yazar yazmış en azından gitmiş görmüş beğenmiş:))



İki genç tasarımcı Yasemin Özeri ve Öykü Thurston'ın Galata Kuledibi'nde açtığı Laundromat, 'mağaza içinde mağaza' konseptiyle, tasarım meraklıları için farklı bir deneyim sunuyor.

Yasemin Özeri ve Öykü Thurston, geçen yaz sonunda düzenlenen Galatamoda ile isimlerini geniş bir kitleye duyuran ve tasarım dünyasının ilgisini çeken isimlerdendi.



İkili şimdi bir araya gelip, Galata Kuledibi'nde Laundromat isimli bir tasarım butiği açtı. Laundromat'ın hikayesinden önce bu iki genç tasarımcınınkine bir göz atalım... Öykü Thurston, üniversitede mimarlık okuduktan sonra, eğitimine yurtdışında devam etmiş. İstanbul'a döndüğünde, yani 2006 yılında Çukurcuma'da Artischocke isimli tasarım butiğini açıp doğal malzemelerden elde ettiği keçe tasarımlarını sergilemiş. Moda Tasarımcıları Derneği'ne üye olduktan sonra Galatamoda'ya katılıp Yasemin Özeri ile de orada tanışmış.



Yasemin Özeri de mimarlık mezunu ve yurtdışında moda tasarımı yüksek lisansı yapmış. İstanbul'a dönüp çalışmaya başladıktan sonra da ilk koleksiyonunu Galatamoda için hazırlamış. Orada gördüğü ilgiden memnun kalmış ve aynı etkinlikte yollarının kesiştiği Öykü Thurston'la birlikte Laundromat projesine girişmişler.



İKİ MİMAR BİR TASARIM ATÖLYESİNDE

İkisinin de mimarlık eğitimi alması nedeniyle aynı disiplinden gelmeleri; paralel şeylerden bahsettiklerini anlamalarına sebep olmuş. 'Şöyle bir yer olsa da ürünlerimizi versek' dedikleri türden bir yer açmak istemişler. Sonuç olarak da Laundromat'ı; merkezi konumu nedeniyle 'insanların ayağına takılıyorsunuz' dedikleri Kuledibi'nde açmışlar.

Özeri ve Thurston ikilisi, kendi markasını yeni yaratmakta olan hemen her tasarımcının en büyük derdini kendileri de yaşadığı için, Laundromat'ta kendi tasarımlarının yanı sıra farklı isimlerin işlerine de yer veriyor. Öykü Thurston bu durumu: 'Tasarımlarınızı bir mağazaya verdiğinizde, diğer ürünler arasında kaybolmak ya da konsept veya ruhuyla uyuşamamak gibi bir sorun var' diyerek özetliyor. Dolayısıyla Laundromat'ta girişte ikilinin tasarımları sergilenirken, diğer 4 odada da 'Shop in Shop' konsepti uygulanıyor. 'Mağaza içinde mağaza' olarak tanımlanabilecek bu konsept sayesinde, farklı tasarımcılar da kendi işlerini burada sergileme şansı buluyor.

Ürünlerini üç ve altı aylık süreçlerde Laundromat'ta sergilemek isteyen konuk tasarımcılar ürünleri Özeri ve Thurston'a getirip konseptlerini anlatıyor, fiyatlarını koyuyor; ürünlerin nasıl sergileneceği ve satışınıysa Laundromat'a bırakıyor. Laundromat da onlara satış detayları hakkında sürekli bilgi veriyor. Bundaki amaç da; tasarımlarını sergileme fırsatı bulamayanlar için satış konusunda tecrübe kazanabilecekleri bir ortam sağlamak. Zira ikisi de bir marka yaratırken başlangıçta olabilecek tüm sıkıntıları bizzat yaşadığı için biliyor!

Şu anda Laundromat'ın odalarında neler var derseniz; Elif Ergin gece kıyafetleri; Nahide Büyükkaymakçı deri ceket, çanta ve kemerleri; Hotiç'in çanta ve aksesuar tasarımcısı Güneş Derecioğlu deri ve ahşabı bir araya getirdiği tasarımları; Fabrika markasının baş tasarımcısı Kudret Saka erkek koleksiyonunu ve çantaları; Devran Mursaloğlu ise kağıt işleriyle yer alıyor.

Bu isimler aslında çeşitli markalar için tasarım yapıyor ya da kendi atölyelerinde çalışıyor ama Laundromat'ta yaptıklarını özgürce sergileme fırsatı buldukları için işin rengi farklı oluyor!



ZITLIKLARIN UYUMU!

Yasemin Özeri 'Bizim tasarım anlayışımız yakın. O yüzden avantajlıyız çünkü bu uyumdan beslendik. Laundromat'ta zıtlık ve uyumla beslendik' diyor.

Kendi işlerini de anlatan Özeri'nin penye ve triko tasarımlarında işlevsellik ön planda. Süsten arındığını söylediği belirli bir form anlayışı var. Öykü Thurston da formlarla oynamayı seviyor 'Aldığım eğitimde eğer bir şeyi, bir yere koyuyorsam bunun bir amacı olması gerektiği öğretildi. Bir tasarım için, 'bunu böyle yaptım çünkü canım öyle istedi' diyemem. Göze hitap eden bir simetrisi olmalı ki asimetrik işler için bile bu geçerli' diyerek, aldıkları eğitimin tasarımlarına olan yansımalarını anlatıyor. Laundromat'ın içinde farklı tasarımcıların işleri yer alsa da doğal bir akıcılığı tutturmak istiyorlar. Tasarımcılara ayrılan odaların ne pazaryeri gibi kalabalık ne de bir sanat galerisi gibi mesafeli olmasını istemişler. Dolayısıyla mart ayında farklı tasarımcılara açılacak odaların 'ayrılığın içinde uyum' sağlayan işleri barındırmasını tercih ediyorlar.

Özetle; İngilizce'de binaların altında yer alan 'çamaşırhane-kıyafethane' kelimesini karşılayan Laundromat, kelime anlamında olduğu gibi sürekli sirkülasyon halinde ve tasarım kokusunu alıp alışveriş yapmak için harika bir adres...


SELİN ÖZAVCI
kaynak...AKŞAM gazetesi

6 Kasım 2009 Cuma

ALTINA İMZAMI ATARIM KAMPANYASI

Atamızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da yine anlamlı bir kampanyaya imza atıyoruz.

Atamızın veciz sözlerinden "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünün altına imzamızı atıyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak, kardeşlik duygularını pekiştirmek adına bu anlamlı günde 10 Kasım'da Atatürk'ün huzurunda Anıtkabir'de sunulmak üzere bir imza kampanyası düzenliyoruz.


Kampanyamıza katılmak ve destek olmak için yapabilecekleriniz iki adımda gerçekleşiyor. Birincisi: Açtığımız Postun altına Yorum bölümüne 1 satırı geçmeyen yorumunuzla birlikte Adınızı yazıp gönderiyorsunuz. İkinci olarak ise kampanyamızı duyurmak. İsterseniz duyuru logomuzu sitemizin linki ile birlikte kendi sitenize ekliyorsunuz. E-postalarla dostlarınıza kampanyayı dıyurabilirsiniz.

10 Kasım'a sayılı günler kaldı. Ne kadar hızlı ve çabuk bu iletiyi yayarsak o kadar çok kişiye ulaşmış oluruz. Haydi, hep birlikte ve yüksek sesle söyleyelim:

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."



Saygılarımızla...



Birmilyonkalem.com Yönetimi Adına

A. Şebnem SOYSAL & Erkan BAL



Not: Mesajlarınız çıktısı alındıktan sonra özel bir dosya halinde Genel Yayın yönetmenimiz ve yazarlarımızdan oluşan bir heyet tarafından Anıtkabir'de Ata'nın huzuruna iletilecektir.


Bu sayfayı ilk önce özgesiz olmaz adlı izlediğim blogdan okudum kendisine minnettarım çünkü hiç haberim olmamış daha önce ve izin isteyerek daha fazla yayılmasını sağlamak için ben de yayınlamaya karar verdim gerçi henüz izin gelmedi ama sanırım bir sorun olmas:) +1 kişi bile bu kampanya için ne kadar değerli hepimiz biliyoruz hadi o zaman resmin üzerindeki linkten ya da burdan sayfaya ulaşıp siz de Atamıza söylemek istediğinizi çok da uzatmadan sadece 1 cümle ile söyleyin...fazla uzatmayın diyorum çünkü biliyorum ki siz de en az benim kadar dolusunuz bu konuda keşkeler ile başlayan, noktası çok uzaklarda, virgüllere boğulmuş cümleleriniz var ama bir özet yapıp en içten fikrinizi paylaşın derim...ben bu yazıyı yazmadan hemen önce koştum yazdım geldim:)
hadi ne bekliyorsunuz..koşun koşun..azıcık zamanı kaldı..hadi burdan:))

2 Kasım 2009 Pazartesi

KİTAPLAR AŞKINA


28. İSTANBUL KİTAP FUARI her zaman olduğu gibi adıyla bütünleşen TÜYAP fuar alanında bizleri bekliyor. 31 Ekim cumartesi kapılarını açan fuar 8 Kasım pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek.

Yurt içi ve yurt dışından 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen 28. İstanbul Kitap Fuarı’nda uluslararası etkinliklerin yanı sıra söyleşi, panel, şiir dinletisi, atölye ve çocuk aktiviteleriyle birlikte 297 etkinlik düzenleniyor.


Kitaplar kendimi bildim bileli hep ayrı bir zevk olmuştur benim için..bir kitabevi ya da sahhaf dükkanına girdiğimde nedendir bilemediğim bir mutluluk yaşarım üstelik de başka hiçbir şeyde olmadığı kadar da açgözlüyümdür:) bir kitabı ilk elime aldığımda rastgele sayfalarını açar içeriğine bile bakmadan kokusunu içime çekerim acaba bende bir sorun mu var dediğim çok olmuştur ama napıyım kitap kokusuna baylırım:)
şimdiki hedefim ise bir an önce programımı düzenleyip kitap fuarının yolunu tutmak...ya peki neden bu fuar alanları bu kadar uzak..diyorum ki anadolu yakasına da bir fuar alanı kurulsa bir haftası avrupa yakasında bir haftası anadolu yakasında düzenlense bütün fuarların ne super olurdu böylece benim kadar yoğun çalışan herkesin fuar tarihini kaçırma endişesi kalmamış olurdu:)) evet evet bu fikrimi sevdim:))
Özetle arkadaşlar Kitap Fuarı kaçmaz diyorum ben siz ne dersiniz bilemem ama ben sanırım önümüzdeki haftasonumu kitapların arasında geçireceğim gibi burdan öyle görünüyor:))

Bu arada az daha unutuyordum fuar ile ilgili detaylı bilgi edinmek isterseniz burdan ulaşabilirsiniz...bir de daha önce Tüyap fuar alanına gitmemiş olanlar burdan ulaşım bilgilerine ulaşabilirsiniz...şimdiden keyifli okumalar:)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Bunları da Paylaşmışız