9 Ocak 2011 Pazar

İFW HAKKINDA Y.A.ŞAHİNBAŞ YAZISI..MUTLAKA OKUNMALI...

Aşağıdaki yazıyı mutlaka sizler de okumalısınız diye düşündüğüm için Sabah gazetesinin internet sayfasından kopyaladım...Bu önemli bir konu olduğu için ilk kez bir başkasının yazısını kopyalıyorum burada..kesinlikle yorum yapılmayacak kadar düzgün bir anlatım olduğu ve en kilit noktalara parmak basılmış olduğu için lütfen okuyun derim...Daha gidilecek çok yolu olan ülkemiz moda anlayışı için önemli saptamalar..
Sn Yaprak A. Şahinbaş'a yazısı için çok teşekkür ediyorum kendi adıma 

3-6 Şubat arasında düzenlenecek İstanbul Moda Haftası'nın detayları belli olmaya başladı. Girişimler, çalışmalar olumlu olsa da öncelikle moda ve tasarıma bakış açımızı değiştirmemiz şart
Türkiyebir tekstil cenneti olabilir ama moda kültürümüz yeni yeni oluşuyor. Defile demek, erkekler için hâlâ sadece 'manken geçidi'. Bunu yılbaşı dansözünün yerini alan Victoria's Secret defilesinden de, kıraathanelerde hiç kapanmayan moda kanallarından da biliyoruz. Kadınlar içinse bolca süslenilip gidilen davetler, defileler... Oysa defileler halk için değil, moda sektörü için yapılır. İzleyicileri de ya koleksiyonu değerlendirmek için orada bulunan basın ya da müşteriye ulaştırmak için satın alıp almamaya karar veren, mağazaların 'satın almacıları'dır. Moda Tasarımcıları Derneği'nin FashionLab'iyle temelleri atılan İstanbul Fashion Week'in asıl amacı da Türkiye'yi bu 'profesyonel moda takvimi'nin içine sokmak, Türk tasarımlarına ilgiyi artırmak aslında. İstanbul Fashion Week, bu sezon da 3-6 Şubat arasında, Santralİstanbul'da yapılacak. Bir aydan az bir zaman kaldı; etkinlik şekillenmeye başladı.

KORÇAN VE SÜER, DEFİLE YAPMAYACAK Dünyadaki moda haftalarında tasarımcılar ön plandadır. Türkiye'de ise hem devletin desteğinin yeterli olmaması hem de moda haftasının büyük ana sponsoru bulunmaması nedeniyle etkinlik, perakende markalarıyla el ele yürüyor. Ana defilelerin yapılacağı 800 kişilik salonun saatleri, bu sezon moda haftasının danışma kurulunun başında olan Süleyman Orakçıoğlu'nun girişimiyle açık artırmaya çıkarıldı ve Mavi, Ramsey, Colin's gibi markalara bölüştürüldü (açılışı Gizia, kapanışı da her zamanki gibi Koton yapıyor). Elde edilen yaklaşık 400 bin dolarlık gelirle etkinliğin masrafları karşılanacak. Orakçıoğlu'nun söylediğine göre böylece tasarımcılar da defilelerindeki mankenlerin paralarını ceplerinden ödemekzorunda kalmayacak. Tasarımcılar başlarda bu açık artırma nedeniyle iyi saat bulamamaktan ve küçük salona aktarılmaktan şikâyetçiydi. Son gelişmelere göre küçük salon diye bir şey yok. Tasarımcılar da büyük salonda defile yapacak. Bu sezonun en önemli gelişmesiyse Bahar Korçan, Hatice Gökçe, Özlem Süer ve İdil Tarzi gibi isimlerin defile yapmayacak olması... Galatamoda ile tasarım camiasına geri dönen Ümit Ünal da keza. Süer ve Tarzi'nin katılmama nedenleri kişisel; çok yakında anne oluyorlar. Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı olarak Korçan'ın koleksiyon sunumu yapmamasını yadırgadım başta. Korçan ise bu kararı MTD başkanı olarak değil, Bahar Korçan markası olarak aldığını söylüyor: "Fashion Week'i sonuna kadar destekliyoruz. Ama bu sezon geride durmak ve gençlerin önünü açmak istedik. Defilelerekatılanların yarısı genç tasarımcılar. Bizler ise daha avangard tasarımcılarız ve işlerimizi farklı bir platformda sergilememiz doğru olabilir. Markam adına öyle gerekiyor." Bu arada Orakçıoğlu, moda haftası başında bir açılış töreni yapılmayacağını,ünlü isimlerin de İTKİB tarafından getirilmeyeceğini söylüyor. Her marka kendi 'celebrity'sini getirecek, bu ünlü isimler de ağırlıklı olarak mankenler olacakmış. Ünlülerin dünyada da defilelere ilgiyi artırdığı bir gerçek. Ama ne yazık ki taşıma suyla değirmen dönmüyor; sonra bütün ilgiyi ünlü topluyor, tasarımlar geri planda kalıyor. Türkiye tasarımda ön plana çıkmakistiyorsa, 'celebrity savaşları'nı fazla kızışmadan sınırlandırması gerekiyor. Yoksa moda tasarımı, magazin malzemesi olmaktan öteye geçemez. Ivana Sert gibi, mayoları Sex and The City kızlarına giydirmekle kalınır, bir 'tık' ileri gidilemez. Şahsen IFW'nin tarihine de itirazım var. Dört büyük moda haftasının önünde olmak duruş olarak kulağa hoş gelse de New York'la başlayan dört haftalık moda maratonu öncesi etkili moda gazetecileri ve satın almacılarını Türkiye'ye getirmek zor. Dünya takviminin dolu olduğunu tahmin ediyorum ama Berlin ve Sao Paulo gibi 'beşinci moda haftası' titrine oynayanları örnek almalı, bu maratonun uzantısı olmaktan kurtulmalıyız.

TÜRKİYE'NİN TOPSHOP'U KİM? Perakende markalarının defile yapmalarını da destekliyorum. Ama mağazada sattıkları ürünleri podyumda göstermemeleri kaydıyla. New York Moda Haftası'nda Diesel de defile yapıyor mesela ama bambaşka, tasarımın öne çıktığı bir koleksiyon sunuyor. Lacoste da keza, aynı şekilde. En doğru yaklaşımı ise Londra Moda Haftası'nda Topshop yapıyor. Sadece Unique adlı farklı bir koleksiyon sunmuyor, her yıl düzenlediği yarışmayı kazanan tasarımcıların defilelerini de üstleniyor. Daha sonra o tasarımcılara koleksiyon hazırlatıyor. Böylece hem genç yeteneklerin yanında duruyor, hem de 'tasarım' kimliğini ön plana çıkarıyor. Türk perakende devlerinden de bunu istikrarlı şekilde yapacak bir marka çıksa fena mı olur? Basic tişört altına dümdüz bir pantolon göstermektense, tasarımla dikkat çekilse? Podyuma çıkmaya gerçekten değerşeyler gösterilse? Hem marka hem de tasarımcı kazansa? Çünkü ne derseniz deyin, Hüseyin Çağlayan'ın dediği, doğru.İstanbul muhteşem bir marka, herkes gelmek için can atıyor. Ama eğer yabancılar heyecan duyacakları, takip etmekisteyecekleri şeyler göremezse yeniden gelmek istemeyecekler. Son moda haftasında olduğu gibi ülkelerine döndüktensonra da defileleri değil, yiyip içtiklerini, şehri yazmaya devam edecekler.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Bunları da Paylaşmışız